En Sıcak Konular

Gülay Göktürk
Bugün

Gülay Göktürk
0 0 0000

“Kökü dışarda”



Sağolsun, Taraf Gazetesi iki gün önce, yeni bir andıç vak'asını gündemimize getirdi. Haberin kamuoyunda beklenen yankıyı bulmamasına bakılırsa, 28 Şubat'tan beri andıçlara da andıçlanmaya da alıştık galiba. Oysa olayın alışılacak ve hafife alınacak bir yanı yok.

İçinde yer alan bilgiler yüzünden değil; hazırlayanların mantalitesini yansıtması ve dolayısıyla demokrasimizin kalitesini göstermesi açısından... Zira bu belge, Ali Bayramoğlu'nun deyişiyle "Silahlı Kuvvetler karargâhının, sadece siyaseti ve siyasetçiyi değil, toplumu, toplumsal güçleri "gölge" gibi gören "vesayetçi ve velayetçi tavrını" gösteriyor.

Gerektiğinde CHP'yi, merkez medyayı, büyük ekonomik grupları bile karşısına alan "özerk yönetici ruh halini ve bunun derinliğini" bir kez daha bütün vahametiyle ortaya koyuyor ve ne yazık ki, geçen seferlerde olduğu gibi bu defa da, kimsenin bu andıçların müelliflerine ya da sunuldukları mercilere, "siz hangi hak ve yetkiyle bunları hazırlıyor ya da hazırlatıyorsunuz; hangi hakla STK'ları dost ve düşman kuruluşlar diye ayırıyor, bunları izleme ve karşı tedbirler alma yetkisini kendinizde görüyorsunuz" diye soracağı yok... Olayın üzerinde durulması gereken asıl yanı elbette ki bu...

Ama ben meselenin bir başka tarafına bakmak istiyorum bugün. Bu defaki andıcın amacı, "ABD ve AB'nin kendi amaçlarına uygun olarak yönlendirdiği sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri hakkında bilgi vermek ve bu kapsamda alınabilecek karşı tedbirler hakkında onay almak"mış. Bu amaçla, sayfalar boyunca, Türkiye'de sivil toplum örgütleri tek tek sıralanıp Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den Rahmi Koç'a, Sabancı ailesinden Eczacıbaşılar'a. Can Paker'den Oktay Ekşi'ye, TÜSİAD'dan TESEV'e kamuoyunca bilinen isim ve dernekler kah Almancı, kah Amerikancı, kah Soros'un adamı, kah Sabetaycı diye fişleniyor. Kısacası, yine Soğuk Savaş'tan kalma şu malum karalama yöntemi ile karşı karşıyayız: "Kökü dışarda" suçlaması...

Eğer bu suçlamanın etkisinin sadece bu tip andıçları kaleme alanların kafasında kaldığını düşünseydim, üzerine bir yazı yazmaya gerek duymazdım. Ama ne yazık ki, birçok iyi niyetli insan açısından da hâlâ epey etkili bir suçlama olduğunu; birçok kafayı karıştırdığını, mideyi bulandırdığını biliyorum. O yüzden de, genellikle, yabancılardan para alma suçlaması şeklinde somutlaşan bu kökü dışarıda karalamasını kurcalamak istiyorum. Hemen başta söyleyeyim ki, dünya tarihinde ya da bizim tarihimizde uluslararası planda bir fikir akımından beslenmeyen, uluslararası destek aramayan, uluslararası ittifaklar yapmayan; bir başka deyişle "kökü dışarıda" olmayan politik hareket, kurtuluş hareketi örneği bulmak çok zordur.

Tarih boyunca ve bugün, ideolojiler, fikirler, politikalar ve bunların uzantısı olan savaşlar hep uluslararası planda cereyan etmiş, uluslararası düzeyde ittifaklar kurulmuş, bu ittifaklar temelinde fikri ya da politik, askeri ya da parasal yardımlar, yönlendirmeler olmuştur. Örnek mi istiyorsunuz? Dünya tarihinin altın sayfalarından biri olan İspanya İç Savaşı'ndan başlamaya ne dersiniz? İspanya İç Savaşı sırasında Franko faşizmine karşı savaşan Cumhuriyetçilerin kökü dışarıda değil miydi?

Dünya anti-faşist cephesi uluslararası tugaylar kurarak; silah, askeri uzman ve para yardımı yaparak Cumhuriyetçilerle enternasyonal dayanışmanın göz yaşartıcı bir örneğini vermedi mi? Yunan İç Savaşı sırasında iç gericiliğe karşı direnen Yunanistan Komünist Partisi sırtını Sovyetler Birliği'ne dayamıyor muydu? Ve hatta, Stalin Yalta Konferansı'ndaki pazarlıktan sonra Yunanlı komünistlere yardımı kesti, onları ortada bıraktı diye "ihanetle" suçlanmadı mı?

Örneklere bizim tarihimizden devam edecek olursak, Tanzimat hareketine, Jön Türklere kadar uzanmamız gerekecek. Jön Türk hareketinin ideolojik olarak Fransız İhtilali'nin fikirlerinden beslenen Türk aydınlarının, üstelik Fransa'yı mesken tutarak başlattıkları bir hareket olduğunu; bu anlamda da "kökü dışarıda" olduğunu inkâr mı edeceğiz? Kurtuluş Savaşı sırasında Bolşevikler'den gelen para ve silah yardımı herkesçe bilindiği halde Mustafa Kemal hareketini "kökü dışarıda" diye suçlamak kimsenin aklına gelmemiştir. Bugüne gelecek olursak; sadece ideolojik ya da politik akımların değil, hemen hemen hiçbir toplumsal hareketin "milli" olmadığını, hepsinin köklerinin dışarı uzandığını görürüz.

Globalleşmenin ilerlemesiyle daha da belirginleşen bu süreçte, dünya çocuklarını kurtarmayı amaçlayan UNICEF'in Türkiye çocuklarına yardım elini uzatmasından, dünya feminizminin Türkiye'nin ezilen kadınları için kolları sıvamasından, dünya yeşil hareketinin Türkiye'deki kaplumbağaları kurtarmak için ülkemizdeki çevreci gruplara maddi manevi destek yağdırmasından daha doğal bir şey yoktur.

Bir başka deyişle Türkiye'deki feminizmin de, hümanizmin de, çevreciliğin de, liberalizmin de, demokrasi mücadelesinin de kökü dışarıdadır. Çünkü bütün bu mücadeleler evrensel değerler çerçevesinde yürüyen mücadelelerdir ve her biri uluslararası bir saflaşmanın konusu olmuştur. Demek ki, burada bakılması gereken tek kriter, kökün nerede olduğu değil, hem "kökün" hem de dalların savundukları fikirlerin ya da izledikleri çizginin doğruluğu ya da yanlışlığı olmalıdır.


Bu yazı 1,380 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 Krizler ve sebep sonuç ilişkileri
    • 12 Temmuz 2008 Ergenekon Davasını bekleyen tehlikeler
    • 12 Haziran 2008 Cumhuriyet Çalışma Grubu
    • 28 Mayıs 2008 “Yalnız ve güzel ülkem”
    • 25 Mayıs 2008 Tam Gün Yasası 2
    • 21 Mayıs 2008 Tam Gün Yasası
    • 18 Mayıs 2008 Hukuk dersi
    • 14 Mayıs 2008 Kraliçe bilecek mi?
    • 9 Mayıs 2008 Patinaj ve bıkkınlık
    • 7 Mayıs 2008 "Dini ticarete alet etmek"
    • 30 Nisan 2008 Taksim neyin sembolüdür?
    • 25 Nisan 2008 “CHP'yi kurtarmak”
    • 23 Nisan 2008 Doğurun, ama bize güvenerek doğurmayın
    • 20 Nisan 2008 Hizmet yarışı olarak siyaset
    • 16 Nisan 2008 Vazoda büyüyenler
    • 9 Nisan 2008 “Kökü dışarda”
    • 30 Mart 2008 "Eğer kapatma davası açılırsa..."
    • 28 Mart 2008 Reform kuşa dönmesin
    • 26 Mart 2008 Meşru müdafaa
    • 19 Mart 2008 Asıl ihtimal Anayasa Mahkemesi’nin reddetmesidir

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,823 µs