En Sıcak Konular

Gülay Göktürk
Bugün

Gülay Göktürk
0 0 0000

"Birbirimize sahip çıkıyoruz"



Son yıllarda gittikçe daha yoğun bir şekilde, 8 Mart'ta ortalığı saran kadın yağcılığından rahatsız oluyorum. Bir hafta boyunca gazeteleri, televizyonları saran "kadın yalakalığı" fazla ağır geliyor mideme.

Yılın 364 günü yerlerini hiçbir habere kaptırmayan 3. sayfa güzellerinin 8 Mart'ta bir günlüğüne tatile çıkıp yerlerini fedakar anne ve eş hikayelerine bırakması katlanılması zor bir riyakarlık artık benim için. En muhafazakarından en radikaline kadar bütün politik akımlar, sivil-resmi bütün kuruluşlar tarafından yayınlanan o manasız 8 Mart demeçleri çoğaldıkça 8 Mart'ların içi daha çok boşalıyor sanki.

Kadınlarla ilgili söylenen her şey bayat tekerlemelere dönüşüp sadece siyaseten doğrucuların manevi tatminine yarayan hoş ve boş bir söylem olarak sıradan bilincin ağzına sakız oluyor. Öyle bir anlam kayması yaşanıyor ki, birçok kişi açısından 8 Mart'la Anneler Günü'nün arasında bir fark yok. Hatta buna Sevgililer Günü'nü de dahil edebiliriz. Hepsi de kadınlara çiçek alınan, telefonla kutlanan, kadınların "anlam ve öneminin" vurgulanmasının uygun düşeceği günler işte...

Bu yozlaşma ve anlamsızlaşma yüzünden bir 8 Mart yazısı bile yazasım yokken, birdenbire tam da 8 Mart gibi bir mücadele gününe yaraşır bir bildiri düştü posta kutuma. Dünya Kadınlar Günü'nün en temel özelliklerinden biri olan "kadın dayanışması" na vurgu yapan ve bu dayanışmanın en anlamlı örneklerinden birini veren bir bildiri... Benim yıllardır beklediğim bir bildiri...

Lafı daha fazla uzatmadan bildirinin tam metnini sunayım size: "Kol kola yürüyemediğimiz bir kamusal alan bizim kamusal alanımız değildir. Bizler inançlı-inançsız, örtünmeyen- örtünen, kadın hak ve özgürlükleri anlayışı içinde "sen varsan ben yokum" demeyen kadınlar olarak; Başörtülü kadınların; cahil, yobaz, fesat, takiyyeci, fırsatçı, örümcek kafalı gibi sıfatlarla, bir "İslami robot" imajıyla değerlendirilerek, ırkçı yaklaşımlarla şiddete maruz bırakılmalarına karşı çıkıyoruz.

Başörtüsüz kadınların; cinsel meta, teşhirci ya da bir tahrik mekanizması gibi cinsiyetçi yaklaşımlarla değerlendirilmesine karşı çıkıyoruz. Kadınlar arasında yaratılan uçurumların kadınların ezilmesini ve sömürülmesini kolaylaştırdığını biliyoruz. Ve kadınlara uygulanan baskıların üstesinden ancak barış ortamında, hak ve özgürlüklerin uygulanmasıyla gelinebileceğini düşünüyoruz. Biz her türlü ayrımcılığın ve adaletsizliğin karşısında olan kadınlar, "kadının yeri kocasının dizinin dibi" anlayışıyla bizleri yok sayan "genel ahlak" düzenlemesiyle ayrımcılık yapan, kadın özgürlüğüne sınırlar getirmek isteyen bir "er meydanı" olarak devletin kadınlara yönelik her türlü yasağını ve baskısını reddediyoruz.

Biz kadınlar bedenimizin modernite, laiklik, cumhuriyet, din, gelenek, görenek, ahlak, namus ya da özgürlük adına denetlenmesini istemiyoruz. "Herhangi birini yok saymak, onu kendi varlığından kuşku duymaya yöneltir" Hannah Arendt Biz kadınlar birbirimizden kuşku duymuyor; birbirimize sahip çıkıyoruz! Çünkü biz kadınlar, farkında olduklarımızla yan yanayız." (Bildiriye ulaşmak için: birbirimizesahipcikiyoruz@ gmail.com adresine isminizi yazarak bir ileti göndermeniz yeterli.)

Bana kalırsa bu yıl 8 Mart'ın en anlamlı eylemi bu bildiriyi imzalamak ve yarın saat 11'de İstanbul Galatasaray Lisesi önündeki basın açıklamasına katılmaktır. Bütün kadın okurlarımın Dünya Kadınlar Günü'nü kutlarım


Bu yazı 1,409 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 Krizler ve sebep sonuç ilişkileri
    • 12 Temmuz 2008 Ergenekon Davasını bekleyen tehlikeler
    • 12 Haziran 2008 Cumhuriyet Çalışma Grubu
    • 28 Mayıs 2008 “Yalnız ve güzel ülkem”
    • 25 Mayıs 2008 Tam Gün Yasası 2
    • 21 Mayıs 2008 Tam Gün Yasası
    • 18 Mayıs 2008 Hukuk dersi
    • 14 Mayıs 2008 Kraliçe bilecek mi?
    • 9 Mayıs 2008 Patinaj ve bıkkınlık
    • 7 Mayıs 2008 "Dini ticarete alet etmek"
    • 30 Nisan 2008 Taksim neyin sembolüdür?
    • 25 Nisan 2008 “CHP'yi kurtarmak”
    • 23 Nisan 2008 Doğurun, ama bize güvenerek doğurmayın
    • 20 Nisan 2008 Hizmet yarışı olarak siyaset
    • 16 Nisan 2008 Vazoda büyüyenler
    • 9 Nisan 2008 “Kökü dışarda”
    • 30 Mart 2008 "Eğer kapatma davası açılırsa..."
    • 28 Mart 2008 Reform kuşa dönmesin
    • 26 Mart 2008 Meşru müdafaa
    • 19 Mart 2008 Asıl ihtimal Anayasa Mahkemesi’nin reddetmesidir

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,543 µs