En Sıcak Konular

Mehmet Altan
Star

Mehmet Altan
0 0 0000

Türbanın referansı ne?



AK Parti ve MHP üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılmasına yönelik Anayasa değişikliğinin yapılması konusunda uzlaştı. Taslağa göre Anayasa’nın 10. ve 42’nci maddelerinde değişiklik yapılacak.

Ayrıca Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Kanunu’nun ek 17. maddesinde de türban tarif edilecek. İki parti arasındaki uzlaşma, anında farklı tepkileri de beraberinde getirdi...

Bunlardan birisi AK Parti için anayasa taslağı hazırlayan Anayasa Profesörü Ergun Özbudun’a aitti..

Prof. Özbudun, mevcut hukuksal uzlaşma formülünün, türbanın ‘orta öğretim’ düzeyine inmesine olanak verdiğini vurgulamakta...

Nadir rastlanan bir şekilde bazı televizyon kanalları tarafından parti grubundaki konuşması kesilmeden naklen verilen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise bu düzenlemenin ‘laik rejime’ yönelik olduğunda ısrar ediyordu...

* * *

Benim en ilgimi çeken ise AK Parti yönetiminin yaptığı açıklamalar oldu...

Dünkü star Gazetesi’nin birinci sayfasında AK Parti’nin başörtüsü konusunda parti politikası ile çelişen açıklamalarından dolayı Konya Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu üyesi Hüsnü Tuna ve Isparta Belediye Başkanı Hasan Balaman hakkında inceleme başlatıldığı haberi vardı...

Hüsnü Tuna, amaçlarının türbanın kamuda da serbest bırakılması olduğunu söylerken, Isparta Belediye Başkanı da türbanın belediye başkanları için de serbest olmasını istemişti...

AK Parti TBMM Grup Yönetim Kurulu (GYK), Tuna’nın açıklamalarını disiplin boyutuyla incelemekte...

AK Parti Disiplin Kurulu da Balaman ile ilgili düğmeye bastı...

* * *

Dün yazının başına oturmadan önce haber sitelerinde sörf yaparken, bu kez aynı hassasiyetin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı tarafından dile getirildiğini gördüm...

Yazıcı, ‘’Kamuda çalışanlara yönelik bazı arkadaşların yaptığı açıklamalar tamamen kişiseldir. Partimizin böyle bir programı yoktur, böyle bir hedefi de söz konusu değildir’’ diyordu.

Ayrıca bu değişiklik girişiminin temel çerçevesini de şöyle çiziyordu:

‘’Sayın Cumhurbaşkanının sözlerini sadece basından izledim. Referanduma yönelik basında bazı değerlendirmeler yapıldı. Hak ve özgürlükler, referandum konusu olamaz. Bireyin temel hakkı ise, bireyin temel özgürlüğü ise, insan hakları kapsamında mütalaa edilecek bir hususiyet ise bu oylamayla belirlenemez. O hakkın her halükarda verilmesi lazım. Oylamaya sunularak hakkın verilmesinin çok demokratik olduğunu düşünmüyorum.’

* * *

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, türbanı ‘temel hak ve özgürlüklerin’ parçası görürken, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu bir zaman önce NTV’nin canlı yayınında ‘türban siyasi simge mi?’ tartışmasıyla ilgili görüşlerini açıklarken; ‘Başörtüsü dini bir gerekliliktir’ demiş ve şöyle devam etmişti:

‘14 asırdan bu yana İslam dünyasında kadınlar başlarını dini gereklilik olduğu için örterler. Bu herkesin görmesi gereken bir realitedir. Bu konunun dini boyutu. Tabii Müslüman olmanın ön şartı dinin gereklerini yerine getirmek değildir. Başörtü dini gerekliliktir ama insanların kendi dinlerini gereklerini yerine getirip getirmemeleri kendi iradelerindedir. Siyasetçiler bu konuyu özgürlük alanı olarak görürler ya da bu konuda kısıtlama getirirler o onların bileceği işlerdir.’

Galiba işin zor yanı burası, ‘türbanın referansı ne?’

Temel hak ve özgürlükler mi, din mi?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da ‘velev ki siyasal bir simge olsun’ dediğinde, akla gelen ilk soru ‘neyin siyasi simgesi?’ idi...

Eğer bu bir inancın simgesi ise, siyasal yelpazedeki konumu nasıl olacak, neye göre şekillenecek?

Ayrıca bir dinsel inanç, siyasal arenada konumlanırsa, kutsal metinler ile parti programları bir arada mı olacak?

Bu nasıl mümkün olacak?

* * *

Sanırım, 28 Şubat mağduru üniversite kapısındaki türbanlı genç kızlarımızın mağduriyetine yönelik girişim, çok kesin ve titiz bir şekilde ‘temel hak ve özgürlüklerin’ bir parçası olarak vurgulanmadığından, ayrıca devletin tüm vatandaşlara eşit uzaklıkta ve yansızlıkta olması gerektiğine de yeterince sahip çıkılmadığından, toplumsal bir rahatlatma getirmek yerine, yeniden gereksiz bir hırçınlığın kapısı açılabilecek...

Bunun olmaması için, AK Parti’nin bütün varlığıyla dindarların taleplerinin en sağlıklı biçimde ve ‘demokrasinin’ içinde çözülebileceğine inancını, kuşkuya yer bırakmayacak biçimde içselleştirilmesi gerekmekte...

Buralarda zafiyet olduğu için AK Parti yönetiminin açıklamaları birbirini kovalamakta...

Türkiye’nin yeniden bir darbe yaşaması ve militarizmin güç kazanması Erbakan’ın hataları yüzünden oldu. Ama yaşamın öyle bir diyalektiği var ki...

* * *

‘Referans İslam’ mı, yoksa her türlü inanç ve düşünce için ‘referansın demokrasi’ mi? Müslümanların, kendi inançlarına uygun bir yaşam tarzını sürdürmelerini ve bu yaşam tarzını başkalarına zorla dayatmadan kendi bireysel özgürlükleri olarak kabul etmelerini demokrasi sağlar.

Başkalarına kendi inancını dayatmak, diğerinin ‘günah işleme hakkını’ elinden almaya kalkmak, ancak totaliter ve otoriter bir rejim getirir. Ya da mevcut ‘otoriter ve totaliter rejim’ eğilimlerini kışkırtır.

Demokrasiyi batıdan gelen sahte ve suni bir referans olarak görmek, çoğulculuğu başka amaçlara hizmet edecek bir araç sanmak bir sonuç getirmediği gibi, çok büyük bir kitleye de çok haksız bir fatura çıkarttı.

Şimdi görüyoruz ki, Müslümanlığın demokrasi ile bağdaşması halinde, kendini ifadesi, diğer tüm düşünce ve inançlar gibi büyük bir güvenceye kavuşur.

Bu nedenle... ‘Müslüman-demokrat’ olmanın en temel noktası, ‘ideolojisiz bir devletten’ yana olduğunu açıkça ortaya koymaktır.

Bireysel özgürlüklerin çoğalımı, ancak devletin herkese eşit mesafede hizmet vermesi ve hukukun etkinliğini gözetleyen odak olması ile mümkündür.

Eğer birileri ‘din devleti’ peşinde koşarsa, başka birileri de ‘askeri devlet’ peşinde koşar.

Ama bir ‘din devleti’ ya da ‘askeri devlet’ yerine, yeryüzünün gelişmiş ülkelerindeki gibi bireysel özgürlüklerinin peşinde koşarsanız, o zaman bunun gerçekleştirmenin aracı ‘ideolojisi sadece demokrasi olan bir devlet’ aygıtıdır.

* * *

Siyaset ‘ilke’ yerine ‘simgeyi’ tercih etmeye devam ettikçe, Türkiye belli ki zaman kaybedecek...

‘Vicdani ret’ de aynı ‘türban’ gibi bir yara ama peşinde koşan yok... Neden?

Çünkü oy getirmiyor...


Bu yazı 1,165 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 Oku bakayım...
    • 16 Ağustos 2008 Beş yıl önce neredeydiniz?
    • 14 Ağustos 2008 Ahmedinejad’la...
    • 12 Ağustos 2008 Saakaşvili Tolstoy okudu mu?
    • 31 Temmuz 2008 ‘Kapatma ama hırpala..’
    • 14 Temmuz 2008 MİT’in Ergenekon listesi...
    • 12 Temmuz 2008 İran savaşı yaklaşıyor mu?
    • 10 Temmuz 2008 Ölümün askerleri
    • 8 Temmuz 2008 Öksüz Çocuk Eldiveni...
    • 5 Temmuz 2008 Dağbaşı
    • 28 Haziran 2008 Bir Türk neye bedel?
    • 26 Haziran 2008 Türkiye-Almanya
    • 21 Haziran 2008 ‘Kamuoyunu TSK çizgisine getirmek’...
    • 13 Haziran 2008 Gerçekten cevap bu mu?
    • 11 Haziran 2008 Askeri sopa ile özen...
    • 2 Haziran 2008 Elitist mi, kitlesel mi?
    • 1 Haziran 2008 Sizi muhatabınız belirler...
    • 28 Mayıs 2008 Sivas’ın doğusu...
    • 25 Mayıs 2008 Danıştay ne karar verecek?
    • 24 Mayıs 2008 Birinci Cumhuriyet’in sonu mu?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,687 µs