En Sıcak Konular
Star
Mehmet Altan
0 0 0000
Sezer’den Sezer’e...
Ahmet Necdet Sezer ile dönemin Yargıtay Başkanı Sami Selçuk’un odasında tanıştığımı hatırlıyorum.
O zaman Anayasa Mahkemesi Başkanıydı.
Benim Sabah Gaztesi’ndeki yazılarım 28 Şubat’ın zorlamasıyla haftada bire indirilmişti.
Altı ay arayla yazılmış iki yazıma gönderme yapan özenli bir nezaketle sarmalanmış bir dostluk göstermişti.
O sohbet sırasındaki ‘sivil duruşu’ da bana güven vermişti.
O görüşme ardından rahatsızlanması ise ürkütmüş, geçirdiği ciddi ameliyat ertesinde biran önce sağlığına kavuşmasını dileyen bir telgraf göndermiştim.
* * *
Cumhurbaşkanlığı adaylığını da çok ciddi bir şekilde destekledim.
Bunun nedeni 1999 yılında Anayasa Mahkemesi’nde yaptığı olağanüstü güzel konuşmasıydı.
Bu ‘dünyalaşmış bir Türkiye’ isteyen bir konuşmaydı..
* * *
‘Toplumun ilerlemesi, maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli olan düşünceyi açıklama özgürlüğü, demokratik toplum değerlerinden biridir, özgürlükçü ve çoğulcu demokratik düzenin kurucu ögesidir’ diyen işte o Sezer’di.
Ayrıca gene o ünlü konuşmada Ahmet Necdet Sezer, Avrupa’daki fikir özgürlüğünü tanımlayan Handyside Kararı’na gönderme yaparak, arzuladığı Türkiye’yi şöyle resmediyordu:
‘Çağdaş demokrasilerde, düşünceyi açıklama özgürlüğüne, diğer özgürlüklerin gerçekleştirilebilmesi yönünden taşıdığı önem gözetilerek daha ayrıcalıklı ve üstün bir yer verilmiştir.
Düşünce özgürlüğünün bu konumu onun en az sınırlandırılmasını zorunlu kılmaktadır.
Çoğulcu demokratik ülkelerde, toplumun yerleşik değerlerine ters gelen düşünceler de tam bir özgürlük içinde açıklanıp tartışılabilmektedir.’
* * *
Çankaya protokolüne Sezer ile girdiğimi...
İki yıl o listede kaldığımı da hatırlıyorum.
O zamanlar...
Avrupa’daki düşünce özgürlüğünün içeriğini oluşturan karara gönderme yapara ‘toplumu rahatsız edici, şoke edici fikirlerin dahi ifade özgürlüğünün koruması altında olduğunu’ dile getirerek yola çıkan bir Sezer vardı.
* * *
Sezer...
Zaman içinde başkalaştı.
1 Ekim 2006 tarihindeki son Meclis açılış konuşmasında şöyle diyordu:
‘Görüldüğü gibi, Anayasamıza göre, Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütündür ve tekil devlet yapısına sahiptir. Kurucu öge olarak, tek devlet, tek ülke ve tek ulus sözkonusudur; bu ögelerden ve tek dil, tek bayrak ülküsünden vazgeçilemez.
Böylece, temel hak ve özgürlüklerin laik Cumhuriyet’i zedeleyecek biçimde kötüye kullanılması önlenmiş, gerekirse laik Cumhuriyet’i korumak için temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılabileceği kabul edilmiştir.’
Özgürlükçe Sezer’den...
‘Özgürlükleri yasaklayıcı’ Sezer’e gelmiştik.
Ton...
Üslup...
Ruh...
Ve...
Amaç değişmişti.
* * *
Cumhurbaşkanlığını iştiyakla desteklediğim Sezer’den...
Gidişini hüzünle izlediğim Sezer’e...
Çankaya’da yaşanan yıllar içinde...
1999’da o özgürlükçü konuşmayı yapan insandan 2006’da o yasaklayıcı konuşmayı yapan insana hazin geçiş.
Benim açımdan yedi yılın kısa hikayesi budur.
Ve bence bu üzücü bir hikayedir.
Bu yazı 1,162 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Oku bakayım...
-
16 Ağustos 2008
Beş yıl önce neredeydiniz?
-
14 Ağustos 2008
Ahmedinejad’la...
-
12 Ağustos 2008
Saakaşvili Tolstoy okudu mu?
-
31 Temmuz 2008
‘Kapatma ama hırpala..’
-
14 Temmuz 2008
MİT’in Ergenekon listesi...
-
12 Temmuz 2008
İran savaşı yaklaşıyor mu?
-
10 Temmuz 2008
Ölümün askerleri
-
8 Temmuz 2008
Öksüz Çocuk Eldiveni...
-
5 Temmuz 2008
Dağbaşı
-
28 Haziran 2008
Bir Türk neye bedel?
-
26 Haziran 2008
Türkiye-Almanya
-
21 Haziran 2008
‘Kamuoyunu TSK çizgisine getirmek’...
-
13 Haziran 2008
Gerçekten cevap bu mu?
-
11 Haziran 2008
Askeri sopa ile özen...
-
2 Haziran 2008
Elitist mi, kitlesel mi?
-
1 Haziran 2008
Sizi muhatabınız belirler...
-
28 Mayıs 2008
Sivas’ın doğusu...
-
25 Mayıs 2008
Danıştay ne karar verecek?
-
24 Mayıs 2008
Birinci Cumhuriyet’in sonu mu?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle