En Sıcak Konular
Vakit
Ali İhsan Karahasanoğlu
0 0 0000
Cumhuriyet tarihinin ‘ilk’leri Vakit’le yaşanıyor!
Cumhuriyet tarihinin ilklerini yaşamaya devam ediyoruz.. Hukuk (tazminat) davalarında, bugüne kadar 312 kişinin birden, tek bir köşe yazısı sebebi ile dava açtığı görülmüş şey değildi.
312 generalin biraraya geldiği, hiç mümkün değil..
Sadece Türkiye değil, dünya tarihinde de bir başka benzeri yok bunun!
Vakit’e açıldı o dava ve halen devam ediyor!
Sonrasında hukuk davalarındaki en yüksek manevi tazminat da bizim kapımızı çaldı: Masrafları ile toplam 1 trilyon lira..
Hani bu konuda rekor kimde diye kıyaslasanız, en yakınındaki bile, solda sıfır kalır.. 50 milyarı geçen tazminat kararı yok; cumhuriyet tarihinde!
Hukuk davalarında kırdığımız rekorlardan bazıları bunlar..
Dün de ceza davaları için bir rekor kırıldı.. Daha doğrusu, Vakit’e 2 ay önce verilen ceza ile kırılan rekor, dün Vakit’e verilen ceza ile yeniden kırılmış oldu!
Evet, Cumhuriyet tarihinde bir basın organına verilen en yüksek para cezası, iki ay önce Vakit’e verilen 40 milyarlık mahkûmiyetti. Ama diğer cezalarla karşılaştırdığınızda, kıyaslayabileceğiniz diğer cezaların en yükseği bile 25 milyarı geçmez..
Biz kara kara, o 40 milyarı düşünürken, şimdi takdir edilen ceza 100 milyar!
Cumhuriyet tarihinde, bir basın organına verilen en yüksek para cezası bu!..
Bazı fitne fesat tahrikçileri diyecekler ki, “Canım siz de rahat durun. Kimseye kesilmeyen cezalar size kesiliyorsa, suç kesenlerde değil, sizdedir.”
Bu da bir görüştür tabii ki.. Saygı duyarım!.
Ama gerçekler öyle mi diye, 100 milyarlık cezanın sebebi gösterilen haberi de açıp, şöyle bir bakmamız lazım..
Haber ne?
Haberin içinde yalan var mı?
Haberin içinde gerçek dışı bir unsur var mı?
Haberde bir çarpıtma var mı?
Abartma sözkonusu mu?
Öyle ya; imamın keçisi çalındığında, “İmam keçi çaldı” diye haber yapan ahlâksızlara bile verilmeyen bir ceza,Vakit’in haberine uygun bulunduğuna göre, “Keçisi çalınan adam”a, “Keçi çaldı” diye iftira edilmesinden daha ağır bir hata içinde olmalıyız..
Buyrun bakalım öyle mi?.
Haberin başlığı şu: “İşte o üyeler!”
Kim o üyeler?
O yayından iki gün önce, Anadolu Ajansı’nın haber metnini geçtiği, Danıştay 2. Dairesi’nin verdiği bir kararda imzası olan üyeler..
Yani; Vakit, durup dururken, Danıştay 2. Dairesi’nin üyelerinin resmini yayınlamış falan değil. İki gün önce AA’nın haber yapmaya değer bulduğu bir karar ortada. Bir gün öncesinde tüm gazetelerde haber olmaya değer bulunmuş, teylevizyolarda birinci haber olarak verilmiş tartışmalı bir karar var önümüzde..
O güne kadar; okul içindeki öğretmene, öğrenciye başörtü yasağını duymuş, görmüş, yaşamıştık. Ama bir memurun, sokakta da başörtü takamayacağına dair verilmiş karar, hiç duymamış ve görmemiştik!
Bizim de; kamuoyunun da ilgisini çeken karar, işte bu karardı!
Üstelik, o davada yerel mahkemenin üç hakimi, “sokakta yasak olmaz” demişlerdi.. Danıştay 2. Dairesi’nin 5 üyesinden birisi de “sokakta yasak olmaz” demişti..
Ve biz bu tartışmalı hava içinde, o kararı haber yapmıştık..
Ama yine yanlışlık yapmışız, “İşte” demişiz. Aslında “işte” dememeliymişiz!. “Evde, okulda, dükkanda” diyebilirsiniz ama, “işte” diyemezsiniz!
Pardon, kafam karıştı benim de, o “işte” başka “işte”ydi değil mi?!
Her neyse, bundan böyle, “İşte” demeyeceğiz, dememeliyiz artık.
Mahkûmiyet kararına gerekçe olarak başka ne gösteriliyor?
Haberin büyük puntolarla verilmiş olması!
Mahkeme öyle diyor!
Merak ettim ben de, sormalıyım mahkeme heyetine: “Mesela kaç punto uygundur sayın Başkan?”
Veya şöyle soralım sorumuzu: “Haberde yalan bulamadınız, çarpıtma bulamadınız, uydurma bir yön bulamadınız da, ‘haberin başlığının puntosu’na mı takıldınız sayın üyeler?”
Haber doğru olduktan sonra, haber gerçek olduktan sonra, haberde bir çarpıtma olmadıktan sonra, haberin başlığının puntosu, mahkemeyi ne ilgilendirir?
İlgilendirir ilgilendirir, burası Türkiye!
Haberde çarpıtma bulamazlarsa, bu sefer “punto büyüklüğü”ne bahane bulurlar!
Keçisi çalınan imama, “İmam keçi çaldı” demek serbesttir de, “Okul müdiresi, sokakta da başını örtemez” diye karar veren Daire’nin kararını “Örtü sokakta da yasak” diye verdiniz mi, 100 milyar cezayı masanızda bulursunuz hemen.
Bari cezanın şekli kurallarına uygun davransalar?!
Yayın tarihi 2006 Şubat.. O tarihte yürürlükte olan kanunda bu eyleme öngörülen ceza, gazetenin önceki ay ortalama satış tutarının % 90’ı kadar. Hesaplıyorsunuz, 23 milyar ediyor. Mahkeme ise hesaplıyor, sonraki kanunda verilebilinecek 100 milyarlık cezayı sanık lehine buluyor: “100 milyar ceza ile mahkûmiyetine”diyor..
Eski kanunda 23, yeni kanunda 100 milyar! Ama yeni kanun, mahkemenin hesabına göre sanık lehine imiş!
Ve böylece Cumhuriyet tarihinde bir ilk daha yaşandı: “100 milyar küçüktür, 23 milyardan!”
Bu yazı 2,001 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Anlayana sivri sinek anlamayan davul zurna sinek ee..
-
16 Ağustos 2008
Maliye Bakanlığı cevap verdi, ya diğerleri?
-
14 Ağustos 2008
Fikret Bila, namazdan niye rahatsız oluyor?
-
14 Temmuz 2008
Onların gücü, bizim ‘dik duruş’ eksikliğimizden!
-
12 Temmuz 2008
Yasakçı Tuğcu, böyle saçmaladı!
-
5 Temmuz 2008
Ergenekon’da öyle, AK Parti’yi kapatmada böyle!
-
28 Haziran 2008
RTÜK bile uyursa, Anayasa Mahkemesi ne yapacak ki?
-
27 Haziran 2008
“Bedevi”nin arkasındaki gerçek!
-
21 Haziran 2008
Doğan saldırılarının arkasında ne var?
-
13 Haziran 2008
Bak sen, şu ANKA kuşuna!
-
12 Haziran 2008
“Sı-nır-lı-dır” ne demek, izah etseniz ya!
-
1 Haziran 2008
50 yıllık gazeteciden(!) gazete düşmanlığı!
-
28 Mayıs 2008
‘Kapatma kararı’ndan daha vahim olan..
-
25 Mayıs 2008
Tartışma örtü yasağıysa, MHP’nin safı neresi?
-
24 Mayıs 2008
Yargıtay, kapatılmamaya “heves”’ dedi!
-
21 Mayıs 2008
CHP % 95, AK Parti % 4.. Normal mi bu?
-
19 Mayıs 2008
‘Köşeler babamızın malı mı?’dan ‘gazeteler babamızın çiftliği’ne!
-
14 Mayıs 2008
Bir dönem, emekliliklerle kapanıyor!
-
10 Mayıs 2008
Hataların sebebi, yargıya baskı mı?
-
10 Mayıs 2008
Hataların sebebi, yargıya baskı mı?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle